Blues Filmleri

Bilgi :Jake Blues hapisten çıkar çıkmaz kardeşi Elwood ile birlikte eski öğretmenleri Rahibe Mary Stigmata’ya koşar ve korkunç gerçeği öğrenir: birlikte büyüdükleri yetimhane yokolmaktan kurtarmak için tam 5000 dolara ihtiyaç vardır.
Jake ve Elwood bunun üzerine eski müzisyen arkadaşlarını bir araya toplayarak bir konser vermeye karar verirler. Bunu yaparken Şikago’nun altını üstüne getirecekler, peşlerinde tüm bir polis filosu ve naziler olduğu halde müthiş bir serüvene girişecekler.
Zenci müziği ile büyümüş iki beyazı canlandıran John Belushi ve Dan Aykroyd’a bu müthiş müzikalde James Brown, Aretha Franklin, Ray Charles, John Candy, Carrie Fisher ve Steve Lawrence gibi sayısız ünlü isim eşlik ediyor. Yönetmen John Landis’in bu kez yanında Belushi olamadan 1998’de kalkıştığı devam filmi, Cazcı Kardeşler 2000’in aynı başarıyı yakalayamadığını ekleyelim.
The Blues Brothers (Cazcı Kardeşler) Yönetmenliğini John Landis’in yaptığı 1980 tarihli müzikal-komedi. ‘Joliet’ Jake ve Elwood Blues adında iki kardeşi canlandıran John Belushi ve Dan Aykroyd başrollerdedir. The Blues Brothers Band (Cazcı Kardeşler Orkestrası) ayrıca filmde önemli yer tutar.
Film, orkestradaki müzisyenler dışında ayrıca; Aretha Franklin, James Brown, Cab Calloway, Ray Charles ve John Lee Hooker gibi önemli müzisyenlerin performanslarını da sergiler. Carrie Fisher, Henry Gibson, Charles Napier, Kathleen Freeman ve John Candy ise müzik dışı yardımcı rollerdedir. Filmde, Frank Oz ve Steven Spielberg gibi isimler de bazı sahnelerde görünmektedir.
Filmde rol alan The Blues Brothers Band üyeleri: Alan Rubin – Trumpet, Donald (Duck) Dunn – Bass, Lou (Blue Lou) Marini – Sax, Matt (Guitar) Murphy – Lead guitar, Murphy (Mr Fabulous) Dunne – Organ, Steve Cropper – Rythm guitar, Tom (Bones) Malone – Sax, Willie Hall – Drums.

Bilgi :Onlar geri döndü! Ünlü ‘Cazcı Kardeşler’ grubunun birçok blues hayranı için taşıdığı misyonunun üzerinden on sekiz yıl geçmiştir. Hapishaneden yeni çıkan Elwood Blues kendine yeni görevler edinmiştir: dağılmış olan grubu yeniden biraraya getirmek, aralarındaki aile bağlarını yeniden sağlamlaştırmak ve öksüz bir çocuğu hayata döndürmek.
Hapishaneden yeni çıkan Elwood, 11 yaşındaki öksüz bir çocuğun hastane masraflarını karşılamak için dağılmış olan grubu tekrar toplamaya karar verir.
Başlayan yolculuğa katılan barmen Mack’in ortamı renklendirmesi ve grubu tekrar popüler hale getirmek için çırpınan ve tabii ki diğer grupların arasından sıyrılma mücadelesiyle beklenmedik şekilde ortaya çıkan polis, mafya ve birtakım sağcı örgütlerle yapılan mücadeleler anlatılıyor. Bolca da müzik.
Sinema dünyasının klasikleşmiş komedilerinden biri olan Cazcı Kardeşler’in yıllar sonra devamı niteliğinde çekilen filmde yine Dan Aykroyd ve John Goodman seyirciyi gülmekten kırıp geçiriyorlar.

Bilgi :Oscar’lı oyuncu Adrien Brody ve Beyonce ekranları ateşe veriyor!
likenin ritmi, seksin etkisi ve özgürlüğün müziği.
Cadillac Records, müzik şirketi sahibi ünlü Leonard Chess’in yükşelişinin hikayesini ve Muddy Waters (Jeffrey Wright), Little Walter (Columbus Short), Chuck Berry (Mos Def), Willie Dixon (Cedric The Entertainer) ve muhteşem Etta James (Beyoncé Knowles) gibi firmasına kattığı unutulmaz şöhretlerin hayatlarını anlatıyor. 1950 ve 60ların Chicago’sunda seks, şiddet, yarış ve rock and roll dolu bu filmde Amerika’nın en önemli müzik efsanelerinin uçlardaki yaşamlarına tanık olacaksınız.

Bilgi :Genç bir beyaz çocuk blues’cu olma sevdasıyla efsanevi blues’cu Willie Brown’ı bulur ve ondan kayıp şarkısını bulmak için yardım ister. Bu arada da Willie’nin şeytana sattığı ruhunu geri almak için yenilmesi zor bir gitarist olan Jack Butler’ı (Steve Vai) gitar savaşında yenmesi gerekir. Ancak Willie yerine genç blues sever kahramanımız yarışır ve kazanır. 

Bilgi :Film 2. Dünya Savaşı’nın son yıllarında İngiltere’de başlar. Yüzbaşı Walker (Robert Powell) ve eşi Nora Walker’ın (Ann-Margret) mutlu günleri, yaşadıkları şehrin bombardıman sonucu yakılıp yıkılmasıyla sona erer. bir savaş pilotu olan yüzbaşı cepheye çağrılır, bir süre sonra uçağı vurulup düşürülünce adı savaş kayıpları listesine yazılır. Nora Walker hamiledir ve tam savaşın sona erdiği gün doğum yapar, Tommy (Barry Winch) adını verdiği bir erkek çocuk dünyaya getirmiştir. Tommy 6 yaşındayken gittikleri bir tatil kampında annesi kamp görevlilerinden Frank Hobbs (Oliver Reed) adlı bir adamla yakınlaşır ve evlenirler. Bir gece küçük Tommy odasında uykuya dalacakken pilot babasını karşısında görür, Yüzbaşı Walker savaşta ölmemiştir, ancak üvey babası Frank Hobbs’un yüzbaşıyı öldürdüğüne şahit olur. Annesi ve üvey babası ondan gördüklerini ve işittiklerini unutmasını ve kimseye birşey söylememesini isterler. Bu travmayla içine kapanan Tommy artık görmez, işitmez ve konuşmaz olur.
Ailesi, acılar içinde büyüyen ve artık bir delikanlı olan Tommy’yi (Roger Daltrey) iyileştirmek için çeşitli çarelere başvurur. Önce Marilyn Monroe şifa tarikatini denerler. Vaizleri Eric Clapton’dır ve kiliselerinde rock müzik yapılır, ikonalarda hep Monroe’nun resimleri vardır. Monroe maskeleri takmış ve Monroe kıyafetine bürünmüş din görevlileri bir yandan dans ederlerken bir yandan da şifa bulmak için gelmiş sakat ve hasta insanların ağızlarına kutsal ekmek yerine uyuşturucu verirler ve üzerine Johnny Walker viskisinden yudumlatırlar. Burada umduklarını bulamayan aile bu kez de bir striptiz klübünde çalışan ve kendine “uyuşturucunun kraliçesi” diyen “çingene” nin (Tina Turner) uyuşturucularla uyguladığı özel terapisini denedikten sonra umutlarını kesip Tommy’yi kendi haline bırakmaya karar verirler. Evde akrabaları ile kalan Tommy’ye önce psikopat kuzeni Kevin (Paul Nicholas) bolca eziyet eder, daha sonra da amca Ernie’nin (Keith Moon) cinsel tacizine maruz kalır.
Bir ara hurdalıkta bulduğu bir pinball masası onun hayatını değiştirecektir. Gözleri görmediği ve işitmediği halde bu oyunda çok ustalaşır ve eski pinball şampiyonunu (Elton John) konser tarzında bir yarışmada (Elton John’un yarıştığı pinball masasında klavye vardır) yenerek dünya şampiyonu olur ve ailesine bir servet ve ün kazandırır. Son olarak gittikleri bir uzman doktor da (Jack Nicholson) Tommy’yi ancak ani bir şokun kendine getirebileceğini söyler. Bütün gün önünde durduğu aynanın kırılmasıyla bu şok gerçekleşir, Tommy dünyaya geri döner. Ancak yeni mesih olduğuna inanmaktadır ve çevresinde ona inananlardan oluşan yeni bir tarikat oluşmaya başlar.

Bilgi :Jimmy Rabitte muhteşem bir fikre sahiptir. Dublin’in Barrytown adlı kasabasında bir soul müzik grubu kurmak! İlk önce müzisyenlere ve şarkıcılara ihtiyacı vardır ve bunun için üç kadın vokal bulur. Daha sonra da bir trompetçi bulur ve herşey yavaş yavaş oluşmaya başlar. Şarkıları, sahne performanslaryla “The Commitments”, hızla üst sıralara doğru ilerler. Artık Dublin’in bir müzik ruhu vardır. Hoş müziklerle süslü bu eğlenceli filmde Dublin’in soul müzik grubuyla neşeli dakikalar geçireceksiniz. Tartışmalı film “Midnight Express” (Geceyarısı Ekspresi) yönetmeninden çok çarpıcı bir film!

Bilgi :Ray Charles has the distinction of being both a national treasure and an international phenomenon. By the early 1960’s Ray Charles had accomplished his dream. He’d come of age musically. He’d made it to Carnegie Hall. The hit records “Georgia,” “Born to Lose” successively kept climbing to the top of the charts. He’d made his first triumphant European concert tour in 1960 (a feat which, except for 1965, he’s repeated at least once a year ever since). He had taken virtually every form of popular music and broken through its boundaries with such awe inspiring achievements as the LP’s “Genius Plus Soul Equals Jazz” and “Modern Sounds in Country & Western.” Rhythm & blues (or “race music” as it had been called) became universally respectable through his efforts. Jazz found a mainstream audience it had never previously enjoyed. And country & western music began to chart an unexpected course to general acceptance, then worldwide popularity. And along the way Ray Charles was instrumental in the invention of rock & roll. Jamie Foxx (Any Given Sunday, Ali) is Ray Charles in this high-energy portrait of an exceptional man who has become an American icon. Born in a poor African American town in central Florida, Ray Charles went blind at the age of 7. With the staunch support of his determined single mother, he developed the fierce resolve, wit and incredible talent that would eventually enable him to overcome not only Jim Crow Racism and the cruel prejudices against the blind, but also discover his own sound which revolutionized American popular music. Nonetheless, as Ray’s unprecedented fame grew, so did his weakness for drugs and women, until they threatened to strip away the very things he held most dear. This little known story of Ray Charles’ meteoric rise from humble beginnings, his successful struggle to excel in a sighted world and his eventual defeat of his own personal demons make for an inspiring and unforgettable true story of human triumph.Soul singer Ray Charles’ life transpires on-screen, from his humble beginnings in Georgia, where he went blind at the age of seven, to his pre-fame life touring the South, and on to his career as one of the most enduring, inimitable performers in modern music.The true life story of legendary blues singer Ray Charles from loosing his eyesight in early childhood, to his rising career during the 1950s and 1960s, and his problems with racism, drug abuse, failed relationships and his ideas to change the pace music by combining soul and gospel music.

60’ların başından 70’lerin ortalarına dek süren çalkantılı süreçte geçen RÜYA KIZLAR, umut vaat eden “The Dreamettes” adlı müzik grubunu kuran Effie (Jennifer Hudson), Deena (Beyoncé Knowles) ve Lorrell (Anika Noni Rose) adlarındaki üç kızın yükseliş hikayesini anlatıyor. Hırslı menajer Curtis Taylor, Jr. (Jamie Foxx), bir yetenek yarışmasında keşfettiği kızlara, hayatlarının teklifini yaparak; onlara as sanatçı James “Thunder” Early (Eddie Murphy)’nin yardımcı sanatçıları olmalarını teklif eder. Curtis zamanla kızların görünüşlerinin ve seslerinin kontrolünü ele alır ve halkın büyük ilgisini uyandıran kızların sonunda kamuoyunda, kendi dışavurumlarının ifadesi olan “The Dreams-Rüyalar” ismi ile anılmasını sağlar. Ancak bu kamuoyu ilgisi zamanla Deena üzerine yoğunlaşmaya başlar ve sonunda da daha az ilgi çekici olan Effie’yi tamamen dışa iter. The Dreams, mükemmel bir fenomen olmayı başarmasına rağmen; şöhretin ve zenginliğin, tahmin edebileceklerinden çok daha fazlasına sebep olabilecek bedelleri olduğunu, yeni yeni anlamaya başlayacaklardır.